30 Haziran 2012 Cumartesi

Geçmiş senelerdeki yarışlardan edilinebilecek tecrübelerden de üzere, yaz sezonunun belki de en büyük karın ağrısı Valencia GP’ sini izlemeye maruz kalmaktı. 2009 sezonundan beri takvimde olan bu yarış, ne tam olarak bir cadde pisti kadar dar, ne profesyonel bir yarış pisti sıfatını hakedecek kadar da geniş ve akıcıydı. Heyecana kapılabileceğiniz bir viraja sahip olmayan, en ufak bir eğrisi bile olmayan bir pistten söz ediyoruz. Fakat F1 takımlarının sürekli şikayet ettiği, yarış rekabetinin araç rekabetinden çok “lastik rekabeti” üzerine yapılması durumu, belki de ilk kez bu yarışta seyir zevki bakımından işe yaradı ve Valencia halkı ve biz ilk kez bu pistte gerçek bir yarış izleyebildik. Yarışın bu kadar heyecanlı geçebileceğinin ilk sinyalleri aslında Cumartesi gününde saklıydı. Sıralamalardaki zamanlar o kadar yakındı ki, ikinci seansta ilk 5 pilot 0.2, ilk 10 pilot ise 0.7 sn içinde sıralandı. Griddeki takımların araç performanslarının birbirine bu denli yakın olduğu nadir sezonlardan birini yaşıyoruz. Farklar bu kadar birbirine yakın olunca, çok ufak farklardan geride kalacak olan sürpriz kurbanlar da olacaktı tabi. Cuma gününden beri genel olarak antrenmanlarını Pirelli’nin orta hamuruyla yapan, sıralamalarda da buna ısrar eden Ferrari ikilisi ikinci seansta yeterli zamanları elde edemedi ve ikisi de elendi. Michael Schumacher ise bir başka kurbandı. Rosberg belki de sıralamalardaki artan performansıyla son seansa kalabilmişti ama Mercedes haftasonu boyunca yeterli tempoyu pistte gösteremedi. Herşey devam ederken, farklar bu kadar yakın derken Vettel’in 0.4 sn farkla polü alması belki de en sürpriz olaydı. Red Bull, sezona tutuk başlamasından sonra geçen seneki gibi dominantlığını elde etmeye çok yakındı. Lotus pilotları da sezon boyuncaki en iyi sıralama performanslarından birini gösterip 4. ve 5. sırayı elde ettiler.
Lotus takımı haftasonundan beri tek turlardan çok yarış performansına daha çok çalıştı. O yüzden onlardan yarışta daha güçlü bir performans beklemek gayet normaldi. Bu nitekim oldu da. Start verildikten sonra Vettel yerini korudu ama Romain Grosjean ilk bir kaç turda Hamilton’ı alt etmeyi başaracaktı. Yarışta hakim olan strateji iki pitstop üzerineydi. Fakat geriden gelip tek pitstop yapan pilotlar pist içinde büyük bir trafik oluşturdu. Bundan da en çok faydalanan isimlerin başında Ferrari pilotu Fernando Alonso geliyordu. İspanyol pilot kendi evindeydi ve tam da istediği havaya sahipti: İspanyol aşkı. Avrupa şampiyonasındaki İspanya takımının başarıları, Alonso’nun tam da bu zamanda kendi evinde boy göstermesi İspanyol seyirciler için mutlak bir galibiyet isteğine dönüşüyordu. İlk pitstoplardan sonra önce Kimi Raikkonen’i, sonra da önünde tek pitstop yapan pilotlardan oluşan akıcı trafiği geçmeyi başardı. Ve açık olarak söylemek lazım ki, bunu pist üzerinde en rahat şekilde gerçekleştiren pilot oldu. Fakat bu çaba galibiyet için yeterli olacağa benzemiyordu çünkü en önde her tur rakiplerine 1 saniye fark atan bir Vettel vardı. İşin ilginç tarafı, Vettel’in attığı turlar o kadar istikrarlıydı ki, Grosjean ve Hamilton neredeyse pite girdikten sonra bile Vettel’in temposuna ulaşamadı. Red Bull’un lastikleri bitmiyor muydu? Grosjean’ın hızı bile onu yakalamaya yeterli değildi. Tam da bu sırada, artık galibin değil de podyum savaşının yapıldığı sırada güvenlik aracı Vergne-Kovalainen sürtüşmesi yüzünden içeri girdi ve yarış yeniden başladı. Bu en çok da Vettel için kötü haberdi. Farklar bir anda kapanınca herkes pite davranıp yeni lastikleriyle piste çıktılar ve bundan sonra kazananı lastiğini en iyi kim koruyan takım belirleyecekti .
Sezon boyunca pit ekibinin gazabına en çok uğrayan adam Lewis Hamilton, bu yarışta da bu konuda boş geçmedi ve geç bir pitstopla h em Alonso hem de Raikkonen’in gerisine düştü. Ve sonra bir anda ilginç şeyler olmaya başladı. Güvenlik aracının çıkmasıyla Alonso’nun Grosjean’ı geçip 2.liği alması, Vettel’in motor problemiyle yarışı bırakmasıyla ispanyol pilot için liderlik yolu göründü. Daha sonra Romain Grosjean alternatör problemiyle yarış dışı kaldı. Herşey bir filmin hızlı bir şekilde ileri sarılmasına benziyordu. Fernando o kadar da harikulade bir yarış çıkarmadı aslında. Ama yarış boyunca doğru zamanda doğru yerde olmasının ödülünü aldı ve kendi evindeki yarışı kazandı. Yarışın sonlarına doğru McLaren’den açıkça hızlı olan Kimi Raikkonen, son turlara doğru lastikleri bitmiş Hamilton’ı geçerek 2.sırayı aldı. Hamilton’da 3.olacağa benziyordu ta ki Maldonado’nun gazabına uğrayana dek! Pastor, viraj çıkışı kerbinde dışarı çıkarak İngiliz pilota yan taraftan bindirince bu ikisinin de sonu oldu. Ve podyum da hiç beklenmeyen bir isme, spora geri dönüşünden sonra ilk defa podyuma çıkan Michael Schumacher’in oldu.
Geçişlerin ve sürprizlerin bu kadar çok olduğu bir yarışta, belki de bu görüp görebileceğimiz en iyi Valencia GP’ idi. Fernando Alonso sezonun ilk ikinci kazananı olmuş olabilir ama rekabet bu şekilde sürmeye devam ederse, çok daha farklı kazananlar görmemiz pek de zor değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.