21 Mayıs 2012 Pazartesi

MAVİLERE MERHABA DEYİN: WİLLİAMS'IN DÖNÜŞÜ

Herşey Williams’ın Çin’den sonra kademe kademe artan performansından sonra başlamıştı. Pastor Maldonado’nun çabaları, Hamilton’ın sıralamalardaki diskalifiye olmasının verdiği avantajla da birleşince mavili takım artık yıllar sonra zafer kazanan bir takım haline dönüşmesi geriye kalan 64 tur sonra belirlenecekti. Kasedi birkaç gün geriye sardığımızda, Avrupa sezonunun başlamasıyla beraber favori takımlar McLaren, Red Bull ve Lotus arasında galibiyet mücadelesi geçebileceği düşünülen bir yarış vardı önümüzde. Birçok takımın Mugello testleri öncesi ekstra güncellemeleri ile beraber öne çıkan farklı bir takım da görünebilirdi ama kontrol genelde hep McLaren’de gibi gözüktü. İş sıralamaya geldiğinde de öyleydi. Bahreyn gibi burada da un gibi ufalanan dayanıksız Pirelli hamurları yüzünden birçok pilot ekstra tur atmamaya çalıştı. Tıpkı Bahreyn’deki gibi burada da bu kumarın kurbanları vardı; Button ile Vettel. Pirelli ekibi böyle lastikler yapmaya devam ettiği sürece bu tarz rekabetten uzak sıralamalar izlemeye devam edeceğiz gibi. Ama bunların hiçbiri, hedefine kilitlenmiş Lewis Hamilton’ı durduramadı. Üstüste hızlı turlar geldiğinde şapkadan bir anda fırlayıp büyük farkla 1.sırayı alan Pastor Maldonado’ya 0.5 sn fark atacak kadar hızlıydı Lewis. Peki ya bu Williams pilotu da nereden çıktı? Şaşırılmayacak birşey değildi dersek yalan olur. Ama bu sene, geçen seneye oranla takımın çok daha farklı bir paketi vardı. Bruno Senna o kadar dikkat çekmese de, Maldonado’nun elinde bu araç bazı zamanlar oldukça hızlı olabiliyordu. Tabi Williams için herşey, Hamilton’ın sıralamalar için yeteri kadar benzin koymayı unutmasıyla başladı. Diskalifiye olan İngiliz pilotun ardından 1.cebin sahibi artık Williams pilotunun olacaktı.
Ön cepte bir Williams, onun hemen arkasında ise tam motive olmuş bir yerel kahraman Alonso ve onların hemen ensesinde sezonun yeni sürprizi Lotus pilotları olunca galibiyet mücadelesi için ya Raikkonen, ya da Alonso’nun ismi geçiyordu. Pastor gerçekten galibiyet kazanacak hıza sahip miydi? Cevap evet. Start verilir verilmez Alonso her zamanki muhteşem startlarına bir yenisini ekledi ve Venezuella’lı pilotu ilk 300 metrede geçiverdi. Hemen arkalarında takım arkadaşı Grosjean’ı geçip 3.lüğe yükselen Raikkonen ve Mercedes pilotları vardı. Maldonado, Alonso’nun peşini uzun süre bırakmadı. Lotus onlara ayak uyduramadı. Ama Maldonado’nun hızı nedense takım arkadaşı Bruno Senna’da yoktu. Brezilyalı pilot orta sıralardayken bunun üzerine bir de Michael Schumacher ile kazaya karıştı. Aslında ortada çok ciddi bir hata yoktu. Fakat freni çok erken yapınca Alman pilot kaçacak bir yer bulamadı ve Senna’nın arka kanadını yerinden kaldırdı. Geri dönüşünden beri ilk kez bu kadar hızlı bir araç bulan Alman pilot için bundan daha berbat bir sezon açılışı olamazdı herhalde.
İlk pitstoplar sonrası ön grupta bir değişiklik yoktu. Fakat en dikkat çekici şey Maldonado’nun hala Alonso ile rekabet edebilecek gücü olmasıydı. Venezuella’lı pilot hiç arkasından kopmadı. Williams’ın yarış performansı, tek tur performansı kadar da iyi miydi? En azından İspanya için iyiydi. Hatta Alonso’da oldukça hızlıydı. İspanya’ya gelene kadar aşırı derecede temkinli konuşan, neredeyse takıma gelecek övgüleri bile reddedecek olan Ferrari’nin gelişim kaydettiği apaçık ortadaydı. Lotuslar bile bu ikilinin hızına ayak uyduramadı. Yarışın en kritik anı ikinci pitstoplar öncesi Maldonado’nun erken pite girmesiydi. Zaten üç dört sonra bir tur bindirme trafiğinin arasına girecekti. Yeni takacağı lastikler de çok çabuk turlar atacağından İspanyol pilotun önüne geçebilirdi. Tam da öyle yaptı ve tam da öyle oldu. Alonso bir anda kendisini 4-5 saniye geride ikinci buldu. Tekrar geçmek için çok uğraştı ama başaramadı.
Son pitstoplar sonrası da bu sefer hızlanan Lotus’lardı. “Peki neden yarışın başında değil de sonunda?” sorusunun yanıtına takımdakiler-pilotlar da dahil olmak üzere- şanssızlık olarak niteledi ama ortada eksik birşey olduğu kesindi. Çünkü yarışın sonunda kullanılan hamurlar öncesinde de kullanılmasına rağmen arada 2-3 saniyelik bir fark vardı. Kimi Raikkonen her tur 1.5 saniye arayı kapatmasına rağmen artık çok geçti. Açtığı arayı 10 turda kapatması imkansızdı. O yüzden ilk 3 sıra başladığı gibi bitirdi. 2004 Interlagos’da Juan Pablo Montoya ile kazanmıştı en son Williams. Kolombiyalı pilotun Williams’la olan son yarışıydı o da. 8 yıl boyunca takım galibiyetin ucundan bile geçememişti. Ama şimdi, hem de hiç de beklenmedik bir anda güçlü bir araçla gelen galibiyet Frank Williams’ın güldürmeye yetti. Yerel kahraman bir kez daha podyuma çıkarak fakir ama gururlu aracıyla şampiyonluk şansını devam ettirdi. Aynı aracın bir diğer sahibi Massa’nın ise 15. sırada bitirip kredisinin artık sonuna doğru geldiğini de hatırlatalım. İlk 5 yarışın 5 farklı kazananı ve gelecek yarış Monaco gibi bambaşka bir pistte 6.farklı bir kazanan olma ihtimali hiç de az değil.