30 Ocak 2010 Cumartesi

Kimi Raikkonen-Formula 1 Anlaşmazlığı


Aslında bu yazıya başlarken işin en zor kısmı, bir başlık bulmaktı. Bu yüzden sadece başlığa odaklanıp "bu herif gene neler saçmalıyor" tarzı düşünceler kafanızdan geçerse hiç şaşırmayacağım. Ama yine de kafanızdan geçmesin yani o tip düşünceler. Bak yazının başında uyarıyorum sonra kötü niyetle okumayın. Neyse...

Kimi Raikkonen, 2000'li yılların F1 tarihinin en iyi pilotlarından birisi. Henüz genç bir yaşta, 23 yaşındayken McLaren koltuğuna oturdu ve ilk yıllarında Juan Pablo Montoya ile birlikte, gerçekçi bir şekilde Michael Schumacher-Ferrari tahtını zorlayan ilk isimlerdi aslında. Daha sonra genç ispanyol Fernando Alonso ile şampiyonluk mücadeleleri yaşadı. Bunları kaybetmesine rağmen gösterdiği göz kamaştırıcı performans hiç vasata inmedi ve 2007 yılında şampiyonluk unvanını ele geçirdi. Fakat ne olduysa ondan sonra oldu. Bir sonraki sezon ufak ufak zirve yarışından kopmaya başladı ve eski momentumunu bir daha yakalayamadı. Geçtiğimiz sezonda ise zaten zirve mücadelesi vermekten yoksun bir araçla çok büyük işler başaramayarak F1' e şimdilik(?) veda etti. Artık WRC' de kariyerini devam ettirecek. Neden böyle oldu? Kimi' yi F1' den iten şey neydi? Ya da o mu bunu istedi?

Kimi' nin Ferrari ile olan 3 senelik birlikteliği genellikle her iki taraf için de karın ağrısı olarak geçti. Kimi' nin geldiği ilk sene henüz sorunlar kendini göstermedi çünkü herşey iyi gidiyordu. İki tarafta birini tanıma aşamasındaydı ve iyi bir otomobil, formda olan bir Kimi vardı. Fakat ne zaman Kimi kazanamamaya başladı, o zaman sorunlar kendisini gösterdi. Daha 2008' in ilk yarısında hafiften ikinci pilot muamelesi görmeye başladı ve gösterdiği performans gerçekten de iyi değildi. Hatta 2008 Avrupa Gp' sindeki yarışta pitstop turları hariç her tur Massa' dan yavaş kalarak inanılması güç bir düşüklük yaşadı. Bunun nedeni genel anlamda motivasyon eksikliğinden kaynaklandı kanımca. Birçok şanssız an yaşadı ve kazanamadığı her yarış biraz daha dibe battı. Böylelikle o sezon onun için bir felaketti. Ama şunu da söylemek gerekir ki tüm suç onun değildi. Kimi Ferrari' de olduğu süre boyunca araçlar hep Massa için tasarlandı ve öyle de sürdü. Ta schumi geleneğinden gelen understeera meyilli araçlar yapma isteği tam da Kimi' nin nefret ettiği birşeydi ve bu, kendisinin takım arkadaşı karşısında mücadele henüz başlamadan 1-0 geriye düşmesine olanak sağlıyordu.

Birçok insan Kimi' nin F1' deki en parlak sezonunun şampiyon olduğu 2007 senesi olduğunu iddia eder. Ama bana göre öyle değil. Kimi, 2007 de gerçekten o kadar da iyi değildi. Hatta hasbelkader bir şekilde şampiyon oldu. İstikrarlı bir çizgi tutturamadı hep(o sezondaki kazandığı ilk yarış Avustralya' dan sonra kabus gibi geçen 6 yarışı hatırlayın). Kimi' nin kariyerinin tavan yaptığı zaman kesinlikle 2005 senesiydi. Evet, belki şampiyonluğu Alonso' ya kaptırdı, belki aracını çok hırpaladı ama o sezonun en hızlı pilotu kesinlikle kendisiydi. McLaren' in o seneki göz kamaştıran aracı MP4-20 ona inanılmaz bir şekilde uyum sağlıyordu ve gerçekçi anlamda onun hızına yetişen bile yoktu. Kimi-mp4-20 paketi o sezon 7 zafer kazandı, bir çok zaferi de avuçlarının içindeyken altın tepsiyle rakiplerine sundu. Çünkü McLaren tam da Kimi' nin ayarına göre araçlar üretiyordu ve o zamanki takım arkadaşı Juan Pablo bile onun yanında çok cılız duruyordu. Fakat Ferrari döneminde takım gerçek anlamda Kimi' ye istediğini bir türlü veremedi. Kimi' de bunun sonucunda takıma bir türlü sıcak olamadı. Sonuçta da bu ayrılık henüz 3.sene sonunda sona erdi.


Kimi' nin bu kısımda en büyük eleştirilecek noktası zannımca takıma gerektiği kadar yardımcı olmaması. Bilindiği gibi, Kimi hiçbir zaman takımla ya da medyayla pek içli dışlı olmaz. O yalın, safkan bir yarışçı ve tek yapmak istediği araç sürmek olan, diğer herşeyden nefret eden, hatta bunu açıklayan biri(görmek isteyenler f1 racing şubat 2008 sayısını karıştırabilir). O yüzden yapmanız gereken tek şey, ona iyi bir araç vermeniz yoksa işler sarpa sarıyor. Tıpkı Domenicali' nin dediği gibi: "İyi ve hızlı bir aracınız varsa, Kimi elinizde olabilecek en iyi pilot, fakat işler kötüye giderse ondan istediğiniz verimi alamıyorsunuz"

Raikkonen şimdi ralliye geçti ve orada neler yapacağı mechul. Ama F1' in dışında bile yer alsa popülerliğini koruyacağına eminim. Çünkü o gerçekten en popüler isimlerden birisi. F1'le bir alakası kalmamış olmasına rağmen, birçok F1 sitelerinin hala kendisi hakkında haber yapması buna en büyük kanıt. Sarı saç- mavi göz kombinasyonu, kendine has karizması ve bunun sonucunda ona deliler gibi hayran olan çoğu dişi olmak üzere taraftarları var. Hatta kendisini destekleyen kadın taraftarların en az %75 inin türk olduğuna da eminim(küsüratlı sayı vereyim de salladığım anlaşılmasın). Tekrar F1' e dönebilir mi? Bundan sonra boşta koltuk bulması, hele hele onu şampiyonluğa ulaştıracak bir takımın koltuğunda oturması gerçekten çok zor bir ihtimal ama imkansız da değil. Ayrıca rallide iyi bir momentum yakalarsa F1' e neden dönsün ki? O yüzden Kimi taraftarları eğer onun F1' e geri dönmesini istiyorsa, rallide başarısız olması için dua etmelerinden başka bir çare yok.

16 Ocak 2010 Cumartesi

McLaren Button' ı Ne Diye Aldı?

2008 senesinin son yarışı olan Brezilya GP' ye bir geri dönelim. Yağmurlu bir yarış, Felipe Massa ve Lewis Hamilton arasında kıran kırana geçen bir şampiyonluk mücadelesi. Massa yarışı kazanıyor fakat Lewis Hamilton son virajda yaptığı atakla şampiyonluğu kimselere yar etmiyor ve birçok rekorla birlikte unvana uzanıyor. Rüya gibi... Aynı yarışı Jenson Button sessiz sedasız bir şekilde Massa' nın 1 tur gerisinde 13. bitiriyor ve yine aynı şekilde hazırlıklar ve ufak röportajlar sonrası evinin yoluna koyuluyor.

2009 senesinin Brezilya yarışına bir de göz atalım. Sezon başlamadan önce yarıştığı takımın F1' den çekilmesi üzerine neredeyse ortada kalıyordu Button. Kariyeri boyunca ark
a sıralarda dolaşan, belki de tek başarısı 2006 Macaristan' daki yağmurlu yarışta biraz da hasbelkader bir şekilde kazandığı yarıştı. Fakat şaşırtıcı bir şekilde bütün bir sezon boyunca onun yanına yaklaşan bile olmuyor ve 1 sene sonra Brezilya' da şampiyonluğa ulaşan o oluyor. Hamilton için ise sadece yarışı podyumda bitirmenin verdiği sevinç ve çok kötü bir şekilde geçen sezonun sırtında bindirdiği hayal kırıklığı mevcut.


Şimdi bu iki pilot önümüzdeki sezon aynı takımda yarışacak. Sezonun potansiyel en iyi ikilisi olmayabilir bu iki pilot ama, bana göre birlikte ne yapacakları en merak konusu olan pilotlar bunlar. Genel kanı, Hamilton' ın Button'ı bütün bir sezon boyunca afiyetle yiyeceği görüşünde. Fakat işler öyle de gitmeyebilir. Kim bilir ummadık taş baş yarabilir.

McLaren, Button' ı ne diye aldı? Jenson Button iyi bir pilot. Gerçekten bak. İyi yani böyle eli yüzü düzgün, yakışıklı, her genç kızın rüyası falan. Ama hız anlamında o kadar iyi olduğu konusunda emin değilim. Kariyeri boyunca orta sıralara demir atmış bir pilotun, hasbelkader bir şekilde difüzör denen zıkkımın yardımıyla şampiyon olduğu bir gerçek. Şampiyonluğu haketmedi demiyorum. Elbette bileğinin hakkıyla yarıştı ve aldı bu unvanı. Fakat bir Hamilton, bir Alonso kadar parlak göremiyorum ben Button'ı. Koyamıyorum onların sınıfına. Şimdi birçok taraftar: "Ama Button hep kötü otomobillerle yarıştı, potansiyelini gösteremedi kiie yeeeaaa" diye homurdanacaktır. Ara sıra forumlarda dolaşırken bu tip yorumlara rastlıyorum. Bunlara cevaben şunu demek istiyorum: E benim canım kardeşim. Alonsoyu Minardi' de yarışırken kara kaşı gözü için mi seçti de Renault' ya getirdi Briatore? Sırf takımda fin pilot olsun diye mi dünyanın parasını Peter Sauber' in eline verip Raikkonen' i McLarene getirdi Ron Dennis? Hepsi, o pilotlardaki yetenekleri keşfettiler ve kendi takımlarında işlediler. Bu pilotların şimdi neler başardıkları da ortada. Button gerçekten iyi bir pilot olsaydı, şimdiye çoktan McLaren ya da Ferrari' ye geçip başarılar elde etmişti zaten. Ama hiçbir zaman bunu yapamadı. Jenson Button' a hızlı bir pilot değil demiyorum. Ama bir Hamilton kadar yetenekli bir cevher değil demek istiyorum.

Ben bunları dedikten sonra, önümüzdeki sezon için Hamilton'ın Button'ı geride bırakacağını düşündüğümü düşünüyor olabilirsiniz. Doğru evet. Fakat, Hamilton bunu bu kadar rahat yapamayabilir. Button' ı her ne kadar bunları demiş olsam da, geçen seneki Heikki faciasından sonra takıma ilaç gibi gelecektir diye düşünüyorum. Heikki neydi öyle ya? İnanın, İstanbul yollarında taksicilik yapsa taksisine binmem yemin ederim. Öyle garip, öyle kafası başka bir yerde pilot Heikki. Button, Heikki' ye oranla bir gömlek daha zor gelecektir Lewis' e. Bu yüzden onu geride bırakabilmek için biraz daha zorlamak zorunda kalacak, bu da sezon içerisinde onu hep formda tutmaya yarayacaktır.

Jenson Button' ın şampiyonluğu kazandıktan sonra performansında bir gelişme olur mu peki? Kafamı kurcalayan birşey bu. Malum, gerçekten birçok zafer kazandı ve Button artık yarış kazanmanın nasıl bir his olduğunu biliyor. Nasıl galip geleceğini, zafere giden yolda ne tür engelleri aşacağını geçtiğimiz sezonda az çok gördü, tecrübe kazandı. Belki bu, onun artık daha zinde, hangi anda ne yapması gerektiğini iyi bilen bir pilota çevirir ve bunu önümüzdeki sezon çok iyi bir avantaj olarak kullanır. Jenson Button bunu yapabilir. Ama bunu başarması için, tekrar zaferler kazanıp bir kez daha şampiyonluk savaşı içinde olması ve şampiyonluk kazanması için önünde geçmesi gereken en önemli engel: Lewis Hamilton' ı yenmek. Umarım iki pilotta, bunu başarmak için ellerinden geleni yaparlar da biz de zevkli bir mücadele izleriz.


Bütün bir yazı boyunca, Button' ın yeteneğini, McLarene gelirse neler yapacağını sorguladım da başlıktaki soruya cevap vermeyi unuttum. Sahi ya, McLaren Button' ı ne diye aldı?

2 Ocak 2010 Cumartesi

ALONSO MU? FERRARİ Mİ?


Başlıktan da tahmin edileceği gibi, ne demeye çalıştığımı büyük ihtimalle anlamadınız(zaten ben de marjinal olsun diye öyle bi başlık koyduydum evet). Bilindiği gibi biricik çifte kupalı şampiyonumuz Fernando Alonso, uzun bir süre önce iki senedir sürdüğü hurda sayılabilecek Renault aracını sürmekten sıkıldı ve Ferrari' yle yarışmak için imza attı. Attı da niye attı? Sadece şampiyonluklar kazanmak için mi yoksa Ferrari' de yeni bir Schumacher efsanesi olmak için mi? Kendi ismimi daha öne çıkacak yoksa "Ferrari' nin herhangi bir pilotu" olarak mı yaşayacak? Daha iyi bir araçta kariyerini devam ettirmek için mi yoksa gitmek zorunda olduğu için mi? Ferrari' ye geldiğinde bu adam ne yapacak? Kimi gibi mütevazı bir şekilde sadece aracını mı sürecek yoksa takımda üstünlüğü ele geçirmek için akıl oyunlarına mı başvuracak? Bu soruları sıralarsak işin içinden çıkamayız. O yüzden hadi biraz Alonso ve Ferrari hakkında konuşmaya başlayalım.

En son şampiyonluğunun ardından 3 sene geçti Alonso' nun. Her ne kadar ondan sonra bir türlü şampiyonluğa ulaşamasa da, aslında kendini geliştirme açısından çok yol katetti(zaten bunu her fırsatta dile getirme rahatlığına da sahip). Kötü bir araçla iki sene boyunca yarışmak zorunda kaldı ve takdir edersiniz ki Ferrari' ye başarıya ve şampiyonluğa aç bir şekilde geliyor. Bu, onun için bir artıdır diyebiliriz. Tabi uzun bir süre orta sıralar için savaşmanın dezavantajları da var. Uzun zamandır bir yarış galibiyeti, bir podyum, bir heyecanlı mücadelenin için de göremedik kendisini ve bu, onun yarış kazanma dürtülerini törpülemiş olmalı. Bu çok normal. Uzun süre yarış kazanamazsanız, yarış kazanmak için yapmanız gerekenleri unutmaya başlarsınız. Alonso' da belki önümüzdeki sezonun ilk yarışlarında bu sorundan muzdarip olabilir, ama daha sonra bunu aşması çokta zor değil.

Konuşulması gereken en pimpirikli konu ise Alonso' nun Ferrari' deki statüsünün tam olarak nerede olacağı. Bilindiği gibi, 2 sene önce pek yürümeyen bir McLaren-Alonso birlikteliği vardı ve katı kuralları olan McLaren, daha fazla ilgi isteyen Alonso' yu kabullenemedi. Alonso' da, McLaren' den gördüğü (ya da göremediği dersek daha doğru olur) muameleyi kendine yediremedi. Bu konuda tartışmalar sürüyor tabi. Kimi Alonso, kimi ise McLaren haklı diyor fakat bu konuya şimdi girmeyeceğim. Fakat Ferrari daha açık bir takım. McLaren gibi sıkı bir disiplin içerisinde değiller ve Schumacher dönemindeki 1.pilot-2.pilot ayrımını da elbette herkes biliyor. Fakat Schumacher gittikten sonra takım pilotlar arasında eşit mücadele edilmesine döndü ve 3 sene boyunca böyle devam etti. Alonso geldiğinde de aynı şey devam edebilir mi? Büyük ihtimal öyle olacak çünkü yanında bu sefer Grosjean ve Piquet gibi ezip geçebileceği bir pilot yok. Felipe Massa gerçekten dişli bir pilot ve Alonso onu yense dahi, ona ağır bir üstünlük kurması çok ufak bir ihtimal. Alonso, 2010' da Massa' dan daha iyi bir performans sergileyecektir belki bana göre ama takımdan alacağı ilgi en fazla Massa'nınki kadar olacaktır.


İlk sene için bir şampiyonluk? Raikkonen ilk senesinde, mucizevi bir şekilde de olsa bunu başarmıştı. Alonso' da gayet başarabilir. Başaramayadabilir. Ama takımla olan iletişimi mutlaka çok iyi olacaktır. Sonuçta iki tarafta da bir Akdeniz sıcakkanlılığı var ve uyum sorunu, belki de sorun edilebilecek en son şey. Hatta Alonso' nun italyancası olduğunu da hatırlıyorum. Kısacası Ferrari, onun kariyerini sonlandırmak için ideal bir takım Alonso için. Ama işler böyle güzel de gitmeyebilir. Araca ve takıma alışma sürecinde Massa ipleri eline alıp bırakmayabilir. Alonso için ilk sene kabus gibi gidebilir. Çifte Dünya şampiyonu, bu sefer hünerlerini sergileyip herkese kendini hayran bırakabilecek mi yoksa McLaren' deki gibi bavulunu toplayıp gidecek yeni bir takım mı arayacak? Gerisi size kalmış...