28 Temmuz 2010 Çarşamba

Ferrari, Almanya GP' sinde Ne Tür Bir Halt Yedi?


25 Temmuz Pazar saat 16 civarı. Sezonun en tartışmalı yarışlarından biri olmaya aday olan Almanya GP’ si henüz sona ermiş, Ferrari çifti duble yapmıştı. Fernando Alonso sevinç içerisinde galibiyetini kutlarken, Felipe Massa buruk bir şekilde podyumdaki kupasını kaldırıyordu. Tabii biz neden böyle bir tabloyla karşılaştığımızın farkındayız.

Açık konuşmak gerekirse takım emri sadece Ferrari’ de değil, dolaylı yollarla her takımın uyguladığı bir şey. Bu emirleri gizlice uygulamanın türlü türlü yolları var tabii. Takım size yavaşlamanız için benzin tasarrufu yap, sakin ol, evde çocuğun bekliyor yavaş sür gibi direktifler verir ve kimse bişeyi yutmadan işler yoluna koyulur. Tıpkı bu seneki Türkiye GP’ sinde McLaren’ in yaptığı gibi. Daha 3-5 tur önce Red Bull’ ların yaptığı kazayı görüp aynı şeyin kendilerinin de başına gelmesinden korkan McLaren pit ekibi Button’ a benzin tasarrufu yapmasını söyleyerek, son şampiyonu Lewis’ in ensesinden almıştı ve böylece 43 puan cebe girmişti. Kim bilir belki de Button bu uyarı yapılmasaydı Lewis’ i geçebilirdi ama kısmet. Ama bu sene hiçbir takım emri Ferrari’ ninki kadar açık seçik olmadı. Belki de bu yüzden bu kadar tepki çekti. Fakat ortada suçluların olduğu ve cezasız kalmamaları gerektiği bir gerçek.

Şimdi yarışa geri dönelim. Ferrariler pistte oldukça hızlı ve yarışı ilk iki sırada sürdürüyolarlar. Ne tür bir takım patronu kendi pilotları ilk iki sırada giderken arkadaki pilotunu öne geçirmek ister? İki ihtimal var: Ya lider olan pilotu yavaş kalıyordur, ya da arkadaki pilot şampiyonluk için mücadele veriyordur. Evet, Alonso’ nun yarış boyunca Massa’ dan çok daha hızlı olduğu gerçek. Ve daha da kötüsü, 3.olan Vettel, Ferrari’ nin duble partilerini bozacak tek isim. Bu yüzden takım Massa’ nın Alonso’ ya yol vermesini istemiş olabilir. Böylece Alonso, Massa’ yı geçtikten sonra hızlı olduğu için arayı açacak ve en azından takım rahatlayacaktı. Fakat şöyle bir şey var ki, Massa, Alonso’ ya yol verdikten sonra arkasındaki Vettel’ e geçilmedi. Ne garip değil mi? Yani Massa, Alonso’ ya yol vermeseydi yine duble yapacaklardı. Sadece galibin ismi değişecekti. Peki bu durumda takım Alonso’ yu mu kayırdı, yoksa Massa’ ya haksızlık mı etmiş oldu?

Kişisel görüşüm ikisi de değil. Takım iki pilotun yarış esnasında birbirine girmesinden açık bir şekilde korktu. Dünyanın en iyi pilotlarından ikisine sahip gridin en iyi takımlarından biri pilotlarına güvenemedi(evet bu çok sert oldu). Massa lider olmaya devam ettikçe Alonso ataklarını sürdürecek, Massa sert savunmasına devam edecek ve güm! Belki de Türkiye’ de Red Bull’ un başına gelenler Ferrari’ nin başına gelecek, böylece 43 puan çöpe gidecekti. 43 puan! Kulağa çok büyük geldiğinin farkındayım. Eminim Ferrari’ ye gelmiştir. Eğer ki böyleyse yani bu yüzden böyle yaptılarsa, bu takımın kendi acizliğidir ve yanlışıdır. Çünkü bu iki pilot öyle devam edip de birbirlerine girselerdi bu en fazla o pilotların şahsi beceriksizliği, onların hatası olurdu. Ne gerek vardı diğerini öne çıkarmaya? Sadece işlerini garantiye almak istediler. Futbolda 1-0 öne geçtikten sonra defansa çekilen aciz bir takım gibiydiler. Halleri ortada...

Bahsettiğim ikinci ihtimale gelelim. Yani Alonso’ yu şampiyonluk mücadelesi verdiği için öne geçirdiklerini varsayalım. Peki daha sezonun ortasındayken bunu yapmak ne kadar doğru? Her ikisinin de matematiksel olarak şampiyonluk şansı bulunurken ve Alonso sürücüler klasmanında Lewis’ ten katmer katmer gerideyken Alonso’ yu sırf bunun için öne geçirmek öncelikle Massa’ ya büyük bir saygısızlıktır. Takımın ona güvenmediğinin kapalı bir göstergesidir. Massa’ nın sezon boyunca bekleneni veremediğinin hepimiz farkındayız evet. Ama bunun nedenlerinden birisi de takımın Massa’ ya güvenmemesinden kaynaklanamaz mı? Bunu da soruşturmak lazım. Örneğin, sezonun bitmesine 2-3 yarış kalsa, Massa’ nın şampiyonluk şansı bitse ve Alonso bu şampiyonluğun en favori adaylarından biri olsa, yapılan bu takım emrine ses çıkartmazdım ama bunu şu an yapmak abesle iştigaldir. Anlamsızdır.

Son olarak da Felipe ve Fernando’ dan bahsetmek lazım. Felipe Massa, şu anki durumdan sonra başını eğip mağdur rolüne bürünüyorsa, ondan herhangi bir şampiyonluk ya da parıltı beklememek lazım. Çünkü bu gidişle bürüneceği şey Barrichello’ nun bir sonraki versiyonu olacak. Büyük pilotların gururu olur bu tür şeyler karşısında boyun eğmezler mücadele ederler. Fernando Alonso ise nedense neredeyse Ferrari’ den daha çok suçlanıyor. Bu elbette ki yanlış bir şey ve ben pist içindeki Fernando’ yu asla suçlamıyorum. Fakat yarış sonrası demeçlerini doğru bulmadım. Gerek hakederek kazandığını söylemesi, gerek burada kazanmanın çok iyi bir duygu olduğunu belirtmesi kusura bakmayın ama pişkinliğe giriyor. Açık olarak yarışın gerçek kazananı o değildi. Pistin en hızlısı oydu ama o kazanmadı. Massa öndeydi ve o zafere doğru gidiyordu. Kim bilir belki Alonso onu daha sonra geçecekti veya geçemeyecekti bunu asla bilemeyeceğiz. Ama ben ondan en azından “bu yarışı böyle şekilde kazanmak istemezdim” demesini falan beklerdim. En azından ben dahil birçok insanın sempatisini kazanırdı. Aslında bu Alonso’ nun kanımca tek kusuru: demeçleri ve hareketleri. Pist içindeki Alonso canlı canlı izleyebileceğiniz nadir en iyi pilotlardandır eleştiremezsiniz. Ama gerek önceki yıllar gerek şimdi ki demeçleri olabildiğince can sıkıcı.

20 Temmuz 2010 Salı

Vettel' in Gözünden Takım Arkadaşı İle Olan Mücadelesi


Aslında hiç kimse bunu beklemiyordu. Sezon öncesinde biri çok genç, diğeri de çok yaşlı iki pilotun, ikisinin birlikte 2010 sezonunun ilk yarısına damga vuracağı tahmin edilemez bir şeydi. Ama evet, Sebastian Vettel ve Mark Webber bunu başardılar. Tabii genç yıldız Vettel’ in yeteneklerini bilmeyen yok ve 2010 sezonunun yedek favorilerinden biri olan Vettel bir anda muhteşem aracıyla birlikte potaya girdi ama karşısında en az onun kadar güçlü bir rakip daha vardı: takım arkadaşı.

Vettel-Webber mücadelesi aslında daha geçen seneden başlamıştı. Webber sakatlanan ayağı yüzünden sezonun ilk yarışlarında takım arkadaşının oldukça gerisinde kalmış, daha sonra ise bir süreliğine sazı eline aldıysa da, neticede takım arkadaşının gerisinde kalmaktan kurtulamamıştı. Fakat 2010 sezonu onlar için eşit bir şekilde başladı ve şu ana kadar hangi pilot takım arkadaşına göre daha iyi gibi bir tanımlama yapmamız olanaksız. Ama aralarında muhteşem bir mücadelenin döndüğü gerçek.

Başlıktan da görülebildiği kadarıyla bir empati kurmaya başlamanın vakti gelmiştir. Genç bir pilot olarak Vettel’ in Webber’ e göre olan en zayıf noktası şüphesiz tecrübesizliği olabilirdi. Webber birçok takımda yarışıp Formula 1’ in türlü türlü entrikalarını görmüş geçirmiş biri olmasına karşın, Vettel çok daha sade bir durumdaydı. Peki tecrübesizliği piste yansıdı mı? Düşüncem bunun neredeyse sıfır olduğu yönünde. Tıpkı onun dediği gibi: “Eğer hızlıysanız, yeteri kadar tecrübelisinizdir.” Ama Türkiye GP’ sinde Webber’ le yaşadıkları kaza sonucu birçok kişi Webber’ i suçlasa da, yarış çizgisi üzerinde ilerleyen bir pilota atak yapıp onu dışarıya fırlatacak kadar sahip olduğu deli cesareti Vettel’ e bu konuda bir eksi puan yazdırabilir. Tabii bu benim şahsi kanaatim. Fakat bu kaza sonuç olarak ona şampiyonada önemli olacak birçok puan kaybettirdi ve burnunun sürtmesini sağladı.

Tabii bu tecrübe eksikliğinin aslında gizli de olsa iyi tarafları da var. Vettel, Webber’ e göre daha tecrübesiz diyebiliyorsak eğer, Vettel’ in gelecek yarışlarda daha da gelişeceğini bir manada kabul etmiş varsayıyoruz. Kabul edelim ki Webber artık yaşlı, yani refleksleri azalmakta olan bir pilot ve bize ileride farklı farklı numaralar gösterebilme ihtimali yok denecek kadar az. Bir zamanlar tenis kortlarında fırtınalar estiren Roger Federer’ i düşünün. Onu yenmek bir zamanlar imkansıza yakın bir şeydi. Fakat şimdi daha tecrübeli olmasına karşın daha genç rakibi Nadal’ a yenilmekten neden kurtulamıyor? Çünkü artık yaşı elvermiyor. Vettel’ e dönelim. Vettel, football manager jargonuyla ifade edersek tam bir wonderkid. Gelişmekte olan bir pilot ve her yarış varolan yeteneğinin üzerine biraz daha ekliyor. Yani gittikçe daha tecrübeli, ve evet daha tehlikeli bir pilota bürünüyor. Kendisi de bunun farkında ve Webber’ le olan mücadelesinde tecrübesizliğini kafasına takmamasının en temel sebeplerinden biri de bu.

Sezon başladıktan sonra öne çıkan bir başka sürpriz ise bu iki pilotun arasında oluşan sürtüşmelerdi. Önce Türkiye’ deki kaza, daha sonra İngiltere’ deki ön kanat gerilimi ve Webber’ in yarış sonrası manidar telsiz konuşması havanın oldukça ısınmasına neden oldu. Peki ya bu yaşananların sorumlusu kimdi? Bu sorumlu ne Vettel ne Webber açık olarak takım yönetimiydi. Kriz yönetimlerinde açık olarak sınıfta kaldılar ve bu olaylar yaşandıktan sonraki gerek çelişen demeçleri, gerek yaptıkları hatalarla varolan havayı daha da çok gerdiler. Ama ben bunun Vettel’ e yarayacağını düşünüyorum. Vettel, genç ve hata yapma kredisi olan bir pilot. Hatta genç olmasına rağmen bu krediyi pek kullanmadığı da bir gerçek. Oysa ki Webber’ hata yapma kredisi pek yok. Çünkü takımda uzun sürecek bir geleceği yok ve zaten geçmiş senelerden kalma hatırı sayılır bir sabıkası da var. Yapacağı, yapmış olduğu hatalar ona daha çok eksi puan getirecek ve koltuğu hemen sallantıda olmuş olacak. O da bunu biliyor. Hoş İngiltere’ deki ön kanat olayında bir bakıma haklı sayılabilir. Ama bu, kara bulutların onun üstünden çekileceği anlamına da gelmiyor tabii. Bu yüzden Vettel, en azından bu psikolojik savaşı iyi e aceleci davranmasına gerek yok. Kariyeri boyunca sakin ve sağlam adımlar atması onu elbette ki başarıya yönlendirecektir. Ve kendisyönetip baskın olan taraf olabilir.

Bundan sonra öne çıkabilecek ihtimaller neler olabilir? Vettel, yaşlı olsa da önünde oldukça hızlı, hatta bazen kendisinin de hızlı bir takım arkadaşına karşı yarıştığını biliyor. Ama gelişmekte olan yeteneğine güvenmek zorunda. Takım arkadaşınıza karşı üst üste iyi sonuçlar aldıysanız, garaja girdiğinizde daha ayrıcalıklı karşılanırsınız. Vettel’ in bu tip bir seriye ihtiyacı var ve sezonun henüz ortalarında olduğumuza göre sarf edeceği biraz çaba bunu gerçekleştirmesine yetebilir. O, bu sene olmasa da geleceğin en büyük şampiyonluk adaylarından birisi ve bu yüzden hiçbir şekildi için varolan bu özelliklerin takım arkadaşı için gerçekleşmeyeceğini de bildiğine göre elinde büyük bir avantaj var. Peki bunu gerçekten kusursuz bir şekilde kullanıp durumu lehine çevirecek mi? İşte bunu kalan yarışlarda göreceğiz.