21 Mart 2012 Çarşamba

İLK YARIŞIN ARDINDAN: AVUSTRALYA GP

2012 sezonunun ilk yarışı Avustralya GP için hazırlıklar yapıldığında, aslında kimin daha hızlı olduğu konusunda birçok kimsenin net bir fikri yoktu. Kış testleri birçok belirsizlikle sona ermişti. Her ne kadar takım yöneticileri Red Bull’un hala en hızlı olduğunu söyleseler de, Avusturyalı takımın geçen sezonki o dominant gücünü gösteremeyeceği bekleniyordu. Ayrıca Red Bull’la birlikte McLaren ve Mercedes’in de testlerde iyi performanslar çıkarması, Lotus’un onları zorlaması ve Ferrari’nin düş kırıklığı derken sezonun ilk yarışı yine her zamanki asıl performansları bize gösterecek, ak ve karayı bize bulduracak bir kanıt niteliği taşıyacaktı.
Cuma günkü sezonun ilk antrenman seanslarından dikkate değer bir veri çıkması çok güçtü. McLaren pilotları biraz daha öne çıksa da pistin yer yer yağmurlu ve oldukça ıslak olması zamanların inandırıcılığını azalttı. Artık herşey Cumartesi gününe kalmıştı.
Sıralamaların en büyük sürprizlerinden biri kuşkusuz Kimi Raikkonen’in henüz ilk seansta elenmesiydi. Fin pilot, cuma gününden beri nükseden direksiyon sorunuyla uğraşmıştı. Takım bu sorunu sıralamalara yansıtmamayı önemli ölçüde başardı ama bu sefer de Kimi 12.viraj çıkışı pist dışına taşınca elindeki son şansı da kaybetmiş oldu. Sürprizler burada bitmedi. Daha sonra da Ferrari çifti ikinci seansta elendi. Herkes Ferrari’nin ne kadar karın ağrısı bir kış mevsimi geçirdiğini, diğer takımlara oranla bir adım geride olduğunu biliyordu. Ama durumun vehameti o an anlaşıldı. Alonso’nun bile aracını son bölüme taşıyacak hızı yoktu. Sonuçta ikisi de elendi. Son seans ise McLaren-Red Bull rekabeti şeklinde geçecekti. En azından öyle düşünülüyordu. McLaren pilotları üzerine düşeni yaptı. Hamilton seans sonuna doğru attığı turla sezonun ilk pole pozisyonunu aldı. Onu da Button izledi. Ama Red Bull’lar o kadar hızlı değildi. Önce hiç beklenmedik bir isim Romain Grosjean, Lotusuyla aracını 3.sıraya taşıdı. Onu ise Michael Schumacher izledi. Webber ve Vettel sadece 5. ve 6. Sırayla yetinebildiler.
Startın ardından McLaren’lerin yerini koruması zor olmadı. Ama Button iç tarafın avantajını kullanarak takım arkadaşını geride bırakmayı başarmıştı. 3.sıradan kalkan Grosjean ve Webber startın en fazla kaybeden isimlerinden ikisiydi. Fransız pilot önce Schumacher’e ardından da arkasındaki Red Bull pilotlarına geçildi. Çok fazla geçmeden de Maldonado ile yaşadığı temas sebebiyle süspansiyonu kırıldı ve sezonun ilk yarış dışı kalan ismi oldu.
Button liderliğindeki McLaren ikilisi önde, onu izleyen Schumacher ve yaşlı Alman pilota baskı uygulayan Vettel arkadaydı. Bu dörtlüyü de Rosberg ve arka sıralardan müthiş bir start alan Alonso’yu da eklemek lazım. Geçen seneyi hatırladığımızda böyle bir tabloyu pek nadir görürdük. Red Bull pilotlarının kendi hızlarını ve araçlarının performanslarını kanıtlamaları gerektiği ortadaydı. Vettel, Schumacher’e oldukça baskı kurdu ama bir süre sonra pist dışına çıktı ve neredeyse arkasındaki Rosberg’e de geçiliyordu. Ama Vettel için iyi bir haber, Michael Schumacher’in birkaç tur sonra pist dışına çıkıp yarış dışı kalacak olmasıydı. Nitekim bu McLarenleri yakalamak adına iyi bir haberdi.
Grosjean’ın yarış dışı kalmasından sonra pistte kalan tek Lotus pilotu Raikkonen 18.sıradan kalkıp 12.sıraya kadar yükselmiş, Kobayashi ile de ufak bir temas sonucu ile de olsa rakibini geride bırakmayı başarmıştı. Lotus oldukça hızlıydı. Ama şaşırtıcı derecede performansı yüksek olan bir başka takım daha vardı: Williams. Bu performansın başrolündeki Maldonado uzun süre ön gruptan, hatta Alonso’nun ensesinden kopmadı.
McLaren pistin en hızlı takımı olsa da, Pirelli lastiklerini en hunharca kullanan takımda onlardı. Button ve Hamilton lastiklerini çok çabuk bitirdi ve pit duvarına sürekli bunu şikayet ettiler. Hamilton performans olarak biraz daha Button’ın gölgesindeydi. Hata Button ile Vettel arasında Hamilton olmasaydı, İngiliz pilot liderliğini bu kadar kolay devam ettirmeyebilirdi. Nitekim öyle de oldu. Petrov start-finiş düzlüğünün neredeyse ortasına aracını parkedince güvenlik aracı piste girdi ve sonuçta McLaren pilotlarının avantajı tuzla buz oldu. Hamilton, Vettel’in hızlıca yaptığı pitstop sayesinde 3.lüğe düştü. Webber’de onun hemen arkasında yer alarak iki takım ilk dört sırayı doldurdu. Bu iki dominant takımı takip eden Alonso idi. Peki ya takım arkadaşı neredeydi? Felipe Massa aslında bütün haftasonu yokları oynadı. Yarışta da pek varlık gösteremedi. Pist için kapışmaları genellikle kaybetti ve sonunda da yarışı bıraktı.
Asıl McLaren-Red Bull savaşı 1.lik için, yani Vettel-Button arasında geçecekti ama Button çetin cevizdi. Güvenlik aracı çıktıktan hemen sonra 4 saniyelik bir fark oluşturdu. Vettel, Button’ın hızına daha sonra erişti ama o zaman da çok geçti. Sonuçta Button sezonun ilk yarışını kazanmış oldu. Rahat bir şekilde kazandı aslında. Ama dominant bir galibiyet miydi? Geçen seneki Vettel’in galibiyetlerini göz önüne alırsak, hayır. Button her ne kadar yarışı kazansa da, önde olmanın verdiği avantajı iyi kullandı. McLaren ve Red Bull arasındaki hız farkını değerlendirmek için birkaç yarış daha beklememiz lazım. Yarışın herhalde gözdeleri eski kurtlar Alonso ve Raikkonen’di. Çifte Dünya şampiyonu Alonso, felaket diye nitelendirilen aracını 5.sırada tutmayı başardı. 2 yıldır F1 aracı sürmeyen Raikkonen ise ilk yarışında iyi bir yükselişle 7.sıraya kadar çıktı. Eğer bu iki pilotun takımları da potaya girecek olurlarsa bizi çok daha güzel bir mücadele bekleyecektir.

7 Mart 2012 Çarşamba

2012 FORMULA 1 KIŞ TESTLERİ ANALİZİ

Bilindiği üzere Formula 1 kış testleri, hangi sezon olursa olsun genellikle aynı rutin süreci işler. Günü en hızlı bitiren takım veya pilot medyaya mutlaka mütevazı demeçler verip, performans açısından rakipleriyle çok fazla zaman farkının olmadığını söyler. Birçok pilot kendi takımlarının gösterdiği aşamayı anlatmaktan çok, rakip takımların gelişimlerinden söz etmeye daha meraklıdırlar. Bu ve bunun gibi birçok örnek, 2012 kış testlerinde de birçok kez yaşandı. Peki gerçekten kimin hızlı veya yavaş olduğu, böylesine aldatmacı demeçler ve performanslar ışığında değerlendirilebilir mi? Hemen hemen evet.


Takımlar bu sezon Jerez’de 4 gün, Barcelona’da ise dörder günlük iki seans halinde toplam 12 gün işbaşındaydı. En hızlı aracın kim olduğunu göstermek gerçekten güç. Ama gerek basının ve gazetecilerin ısrarlı takiplerinden, gerek de test performanslarından anlaşıldığı kadarıyla Red Bull’un diğer takımlara oranla daha hızlı olduğu aşikar. Ama bu sefer bir tek fark var ki; Red Bull o kadar da dominant olmayacak gibi görünüyor. Yaygın kanı, takımın gerçek gücünü testlerde göstermediği yönünde. Nitekim geçen sene de aynı stratejiyi izlemişler ve sezon başladığında bir anda ipleri eline almışlardı. Özellikle Barcelona testlerinde takım tek turluk performanslardan çok yarış simülasyonlarına daha çok yüklendi ve tahminen de dolu depoyla yüklendi. Red Bull testlerde, her ne kadar sadece Barcelona’nın ilk gününü Vettel ile lider kapatsa da, Helmut Marko bütün bu aldatmacalara ufak bir nokta koyup takımının diğerlerine göre ufak bir farkla da olsa önde olduğunu söylüyor. Biz de onu muhtemelen haklı sayuyoruz.
Peki Red Bull’un arkasından gelen takım kim olabilir? İşte burada net bir cevap yok. Mercedes ve McLaren en yüksek ihtimalli iki takım gibi duruyor. Hamilton net olarak, geçen seneye oranla çok daha güçlü olduğunu ve gerçek güçlerini henüz göstermediği gibi çok iddialı bir giriş yaptı. Ross Brawn’da neredeyse aynı demeci vererek onu kovaladı. Rosberg ve Schumacher ise yeni araçlarının büyüleyeciliğinden oldukça söz etti. Peki zamanlar ne diyor? İki takımda aynı günlerde farklı programlarla çalıştı. Ama kilit gün Barcelona testlerinin 6.günü gibi. Çünkü iki takımın da o gün yarış simülasyonlarına ağırlık verdiğini biliyoruz. Ve o gün Hamilton ile Schumacher’i sadece 0.1 saniye ayırdı. Fark gerçekten çok az. Ama Mercedes’te bütün test günleri boyunca Red Bull gibi performansını gizlemediyse(ki çok büyük bir iddiası bulunmamasını düşünürsek gizlemesi pek düşük bir ihtimal) McLaren’den bir adım geride gibi duruyor. Bilindiği gibi MP4-27, o ilginç köpekbalığı burun tasarımını kullanmayan tek takım. Bu onlara ne tür bir getiri sağlıyor bilmiyoruz ama gözlemlere göre hızlı virajlarda rakiplerine göre daha fazla yol tutuş kaybettiği en büyük iddialar arasında.

Elbette ki konuşulması gereken bir diğer takım Ferrari. Açıkça söylemek gerekirse Maranello takımının ne yaptığını kimse bilmiyor. Çünkü gerek demeçler, gerekse performanslar çok çelişkili. Önce Jerez’de Massa ve Alonso çok ümitsiz açıklamalar yaparak aracın katetmesi gereken daha çok fazla yol olduğunu söyledi. Daha sonra Barcelona testlerinin ilk günlerinde Alonso hız konusunda endişe etmediğini, sadece en hızlı olmadıklarını iddia etti. Massa’da ümit verici açıklamalar yaptı. Bu sefer de Barcelona testlerinin son dört gününde ise takım egzos tasarımını komple kaldırıp geleneksel tasarıma geçti. Tur zamanları geriledi. Pat Fry kimse bizden podyum beklemesin dedi. Ama testlerin en son gününde Alonso, lider Raikkonen’e en fazla yaklaşan isimdi. En sonunda da takım pilotlarına brifing yasağı koyarak daha da ileri gitti. Bu takım gerçekten hızlı mı, yoksa yavaş mı bilinmez ama sorunlar yaşadığı kesin. Nitekim Button bile testler sonrasında Ferrari’nin kötü formuna değinmişti.

Bir de geriden gelenler var tabi. Herhalde bu konuda başı çeken takım Lotus olur. Son iki yılını rallide geçeren Kimi Raikkonen’i de kadrosuna katıp iyi bir hava yakalayan takım için işler oldukça yolunda gibi. Aslında testler esnasında birçok sorunla da karşılaştılar. Önce Barcelona testlerinin ilk dört günlük seansından şasi sorunu sebebiyle çekildiler ve zaten atılacak her turun çok kıymetli olduğu testleri kaçırdılar, hem de şasi tasarımının üzerinden geçtiler. Daha sonra Raikkonen’in aracında çıkan direksiyon problemi takımın oldukça efor sarfetmesine sebep oldu ama onlar için işler yolunda gibi. Raikkonen ve Grosjean aracın dayanıklılığından şüphe duymadıklarını tekrarladılar. Grosjean ve Kimi, pistte oldukları her gün genelde zaman tablosunun en üstündeydiler. Geçen seneye göre çok daha iyi oldukları kesin. Hele hele şu anki tabloya göre Ferrari ile neredeyse kafa kafaya tutacak kadar gelişim gösterdiler. Ama Melbourne’da bir galibiyet kovalayacak kadar da baskın olmadıklarını söylemek lazım.
Sezonun başlamasına bir buçuk hafta kala durumların hemen hemen bu şekilde olması, rekabetin geçen sezona oranla daha sıkı olacağının bir göstergesi gibi. Bu sefer potaya giren daha çok takım var. Ve geçen sezonun baskın gücü Red Bull’un da bütün sezonu domine edecek bir gücü yok gibi görünüyor. Bu da bizi sanki daha heyecanlı bir sezonun bizi bekleyeceğine olanak tanıyor gibi.